Ahı Nedir
Ahı Nedir ? Ahı Ne demek ?
1-)AHİ, AHİLİK
Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Anadolu'da
kurulan üretici, esnaf ve çiftçi yardımlaşma teşkilatı,
Ahi Arapça'da "Kardeşim", Türkçe'de "Cömert"
olan akı anlamında kullanılmaktadır. İslam
ortaçağında ortya çıkmış bulunan ve daha çok
bir esnaf teşkilatı olan Ahilik (veya fütüvvet) yiğitlik
ve cömertlik esasları üzerinde kurulmuştur. Öncelikle esnafın
mensup olduğu bu teşkilat daha sonraları ve özellikle sınır
boylarında fetihlerin Batı'ya doğru götürülmek istendiği
noktalarda bütün sınır boyu sakinlerinin katıldığı
bir kuruluş haline gelmişti. Arapça'da genç, yiğit,
delikanlı ve cömert kişi anlamında olan "Feta"
kelimesinden türetilerek adına "Fütüvvet" denilen bu teşkilatın
mensupları birbirlerine kardeşim anlamında olan "Ahi"
kelimesiyle hitap ettikleri için bu kelimeden alınarak teşkilat
mensuplarına da "Ahiler" denilmekteydi. Ahilik teşkilatı
özellikle Anadolu'nun yurt edinilmesinde ve bilhassa halk ve esnaf arasında
İslami prensip ve emirlerin uygulanmasında büyük bir rol
oynamıştır.
Gerek Selçuklu ve gerek Osmanlı
Sultanlarından bazılarının ve özellikle ilk Osmanlı
sultanlarının da bu teşkilata vezirleriyle birlikte üye
olduklarını görüyoruz. Anadolu'nun birçok şehrinde
tekkeleri olan Ahiler Osmanlı devletinin kuruluşu dönemlerinde
fetih hareketlerinde büyük rol oynamış ve aynı zamanda
gazi ünvanı ile cihad hareketine katılmışlardı.
Bundan anlaşıldığına göre
Ahiler yalnız kendi üyeleri ve mensuplarının
haklarını korumak gayesiyle aralarında
oluşturdukları bir örgüt olmaktan çok; inanç birliği için
biraraya gelmiş, İslam'ın menfaatlerini koruyan bir
kuruluş idiler. Toplum içinde bir dayanışma
sağladıkları gibi, halkı ve devlet
adamlarını cihada ve fetihlere teşvik ediyorlardı.
Ahilik, aslında, ilk kuruluşu ve
gelişmesinde, asla bir tarikat değildi. Fakat tarikatların
prensip ve teşkilatından yararlandığı
muhakkaktır. Daha sonraları bu teşkilatın
mensupları Mevlevi ve Bektaşi tarikatlarına
girmişlerdi. Mevlevilerin ileri gelenlerinden Mevlana
Hüsameddin'in babası olan "Ahi Türk" Konya'daki
Fütüvvet* teşkilatının başı idi. Aynı
şekilde Kırşehir'deki bir Bektaşi zaviyesi
şeyhinin Ahilik teşkilatına bağlı olduğunu
görüyoruz. Fakat bütün bunlara rağmen Ahilik teşkilatı
Sünnilik ve ılımlı Şiilik çizgisini korumuştur.
Anadolu'daki Ahilerin en ileri gelen reislerinden olan Ahi Evren'in
Sünni ve Şafi olduğu bilinmektedir.
Ahilerin Fütüvvet teşkilatına tam üye ve
layık olabilmeleri için, ilim ve san'atla uğraşmış
veya uğraşmakta olan kimseler olması gerekir. Özellikle
üyenin cuma akşamları yapılan toplantılarda okunan
Kur'an-ı Kerim, hadis, menakıb, tasavvuf edebiyatı ve
hikmet gibi derslere ve ilim meclislerine katılması gerekir.
Ahi teşkilatının prensip ve
özelliklerini en iyi anlatan ve yansıtan onların "Fütüvvetname"*
adıyla yazdıkları belgelerdir. On üçüncü yüzyılda
yazıldığı bilinen bir fütüvvetname'de ahilik
prensipleri ve ilkeleri şöyle tesbit ediliyor:
"Bir ahinin ancak on sekiz dirhem gümüşe
eşit bir sermayesi bulunabilir. Ahi mutlaka helalinden kazanmalıdır.
Bütün ahilerin bir sanatı olmalıdır. Ahiler yoksullara
yardım etmelidir. Ahi en iyi şekilde cömert olmalıdır.
Âlimleri sevmeli onlara saygı duymalıdır. Ahilerin iyi,
anlayışlı ve temiz giyimli kimselerle sohbet etmesi lazımdır.
Ahiler fakirleri sevmelidir. Hakkı kaybolanların
hakkını aramak teşkilatın görevidir. Ya bu hak alınır
yahut helal edilir. Ahi alçak gönüllü olup, namazını asla
kazaya bırakmamalıdır. Utanma duygusuna sahip ve nefsine hakim
olmalı, beylerin ve zenginlerin kapısına gitmemelidir.
Aksine sultanlar onun kapısına gelmelidir. "
Ahilik teşkilatında mertebe sistemi şöyle
idi. En başta bir "Şeyhu'lMeşayih" adıyla
bir lider bulunur. Buna Ahi-Baba denirdi. Bunun altında bir önceki
lider olarak "Şeyh" ünvanını taşıyan sabık
şeyh yer alır.
Üçüncü mertebede "Halife", ondan sonra
"Nakipler" gelirdi. Daha sonra altı bölükten oluşan
ve ilk üç bölüğüne "Ashab-ı Tarik" (Yol arkadaşları)
adı verilen "Ahiler" yer alıyordu. Teşkilatın
en son mertebesinde "Yiğitler" vardı ki bunlar
teşkilata yeni katılan kimseler idiler.
Ahilerin kendilerine özgü kıyafetleri
vardı. Başlarına beyaz keçe külah giyer, üstüne sarık
sararlardı. Ayaklarında şalvar, bellerinde yünden
örülmüş bir kuşak bulunurdu. Ayaklarına mest giyer,
bellerinde uzun kamalar taşırlardı.
Ahiler gündüz çalışır, akşam
"tekke'ye* gelip yemeği birlikte yerlerdi. Bu tekkelerinde misafir
ve yolcu eksik olmazdı. Çünkü misafir ve yolculara karşı
çok iyi ve misafirperver davranırlardı. Ahiler zalim ve haksızlara
karşı amansız bir mücadele verdikleri gibi, kendi aralarında
da herhangi bir üye Ahilik prensiplerine aykırı davranıp
müşterisini aldatırsa, yalan söylerse derhal Ahi-Baba tarafından
yargılanır ve mutlaka cezalandırılırdı.
İşte bundan dolayı Ahilik teşkilatı İslami
ticaret anlayışını koruyan, bir iman, yiğitlik,
cihad ve ahlak ocağı idi.
Moğolların Anadolu'yu istilaları
sırasında Ahiler tam bir cihad* anlayışıyla bu
amansız düşmana karşı koyarken, aynı dönemde yaşayan
Mevleviler* ise Moğollarla işbirliğine gitmişlerdi.
Ama bütün bu güzelliklere rağmen bu teşkilat da her teşkilat
için mukadder olan akıbete uğramış ve zamanla
bozulmuştur. İlk dönemlerde teşkilatta tam bir Sünni
akide hakim iken daha sonraları bu çizginin dışına
çıkılmış; devlete karşı isyan eden ahlaksızlığa
meyilli, kimliği belirsiz kimseler bu teşkilat içinde
görülmeye başlayınca eski özelliklerini kaybetmiştir.
Fatih devrinden sonra ahilik teşkilatı eski
itibarını kaybedip, gücünü koruyamamıştır.
Ahmed AĞIRAKÇA
Bu bilgi faydalı oldu mu ?
Kelime Türü Nedir ?
- Öyle zannediyorum ki can bile veremeyecekler o kadar insanın Ahı var bunlarda.
- Mazlumun Ahı daha güçlüdür.
Sizde içinde Ahı kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !
