Çalgı Çalma Nedir
Çalgı Çalma Nedir ? Çalgı Çalma Ne demek ?
1-)ÇALGI ÇALMA
Herhangi bir müzik aleti ile ritimli ses çıkarma.
Kur'an-ı Kerim'de çalgı çalmayla ilgili
ne lehte ne de aleyhte açık bir hüküm yoktur. Ancak müctehidler
bu mevzuda, Kur'an'ın bazı ayetleriyle peygamber (s.a.s.)'den
rivayet edilen bir takım hadislere dayanarak ictihadda
bulunmuşlar; neticede farklı farklı hükümler çıkarmışlardır.
Ne var ki müctehidlerin vardıkları sonuçları bize
ulaştıran ve halen elde mevcut kaynaklarda yer alan rivayetler
arasında da çelişkiler vardır. Mesela, bir rivayette
çalgı çalmanın haram olduğunu ifade eden bir müctehidin
diğer bir rivayette bunun aksini savunduğunu görebiliyoruz.
Müziğin ve çalgı çalmanın haram
olduğunu söyleyenlerle, buna itiraz ederek aksini savunanların
ileri sürdükleri deliller incelenecek olursa, her iki tarafın da
sundukları delillerin kendi iddialarını ispatlayacak açıklıkta
olmadığı görülecektir. Mesela:
"İnsanlar arasında bilgisizce Allah
yolundan sapıtmak ve sonra da onunla alay etmek için boş sözleri
satın alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap
onlar içindir." (Lokman, 31/6) ayeti; çengiler,
şarkıcılar ve şarkı-türkü söyleme hakkında
nazil olmuştur, (el-Vahidi, "Esbabü'n-Nüzul ", Mısır
1968, 197-198; İbnü'l-Cevzi, "Telbisü İblis",
257) diyen müzik aleyhtarlarına karşılık, aksini
savunanlar, bu ayetin, Kureyşliler'i, Kur'an'ı dinlemekten
alıkoymak için İran'dan satın aldığı
masalları onlara anlatan Nadr b. Harise hakkında nazil
olduğunu iddia etmektedirler (el-Vahidi, a.g.e., 197). Gerçekten
de söz konusu ayet Mekki olup, henüz şarap içmenin ve domuz eti
yemenin dahi yasaklanmamış olduğu bir dönemde indiği
düşünülürse bunun çalgı aletlerini yahut musikiyi
yasaklamak için geldiği söylenemez.
Musiki aleyhinde delil olarak gösterilen ayetlerin (en-Necm,
53/59, 60, 61; İsra, 17/64; el-Enfal, 8/35; Kasas, 28/55; ve Furkan,
25/72) de aynı şekilde konu ile doğrudan alakaları
yoktur.
Musikiyi ve çalgı aletlerinin çalınmasını
caiz görenlerin delil olarak gösterdikleri (er-Rum, 30/15; ez-Zümer,
39/18, Fatır, 35/1; Lokman, 31/19 ve A'raf, 7/32) ayetleri de
keza, iddialarını ispatlayabilecek özellikte değildir.
Bu konudaki hadislere gelince; her iki tarafın
iddiaları doğrultusunda pek çok hadis vardır. Ancak bu
hadislerin de bir kısmı ya hadis alimlerince tenkid edilmiş
veya muhalif görüşte olanlar tarafından değişik
şekillerde yorumlanmışlardır.
Nafi' şöyle anlatır: Bir gün Abdullah b.
Ömer beni terkisine aldı. Yolda giderken bir çobanın çaldığı
kaval sesini işitti. Bu sesi işitir işitmez
parmaklarıyla kulaklarını tıkadı ve yoldan
uzaklaştı. Bir müddet gittikten sonra bana "Kaval sesi
hala geliyor mu?" diye sordu. "Hayır" demem üzerine
parmaklarını kulaklarından ayırdı. "Bir kere
de Rasulullah (s.a.s.) ile birlikte bulunuyordum. Böyle bir ses işitmişler
ve aynen benim yaptığım gibi yapmışlardı."
dedi. (Ebu Davud Edeb, 52).
Hadisi, Sünen'inde rivayet eden Ebu Davud, bunun
münker (güvenilir bir raviye muhalif olarak rivayet edilen hadis) olduğunu
söylemiştir. (Ebu Davud, aynı yer) Kaldı ki sahih kabul
edilse bile kaval çalmanın veya onu dinlemenin haram oluşuna
delil teşkil etmez. Öyle olsa, Rasulullah (s.a.s.) kulaklarını
tıkama yerine çobanı ikaz eder, onu bu işten men ederdi.
İbn Ömer'e de dinleme izni vermezdi. (Bu konudaki diğer
hadisler ve tenkidleri için bk: İbnü'l-Cevzi, a.g.e. 261 dipnotlar;
eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, VIII, 96-106; Süleyman Uludağ,
"İslam Açısından Musiki ve Sema",
İstanbul 1976)
Müziğin ve çalgı çalmanın caiz
olduğu görüşünde olanlar delil olarak şunları ileri
sürerler:
"Nikahı def çalarak ilan ediniz. " (İbn
Mace, Nikah, 20)
"Nikahı ilan ediniz, mescidlerde kıyınız
ve nikahta def çalınız. " (Tirmizi, Nikah).
"Nebi (s.a.s.) gizli yapılan ve def çalınarak:
"Size geldik, size geldik. Bizi selamlayın sizi
selamlayalım." türküsü söylenmeyen nikahlardan hiç hoşlanmazlardı."
(eş-Şevkani, "Neylü'l-Evtar", VI, 189).
Hz. Âişe'den: "Bir kere Rasulullah (s.a.s.)
yanıma gelmişti. Yanımda, Buas günü ile ilgili
şiirleri def çalarak terennüm eden iki cariye bulunuyordu.
Rasulullah (s.a.s.) yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa
çevirdi, sonra Hz. Ebu Bekir içeri girdi. "Bu ne hal! Rasulullah'ın
huzurunda şeytan mizmarı (şeytan düdüğü sesi) ne
gezer?" diye beni azarladı. Bunun üzerine Rasulullah ona
dönüp: "Bırak onları, her milletin bir bayramı var
bu da bizim bayramımızdır. " buyurdu. Babam başka
şeyle meşgul olunca cariyelere işaret ettim
dışarı çıktılar." (Buhari, İdeyn)
Hadisleri İbnü'l-Cevzi, "Telbisü İblis" adlı
eserinde genel olarak şu şekilde tenkid etmektedir:
"Hz. Âişe hadisinde, cariyeler teğanni
etmemiştir. Belki Buas günü ile ilgili şiir terennüm etmişlerdir.
Bunun şarkı söylemek ile arasında çok fark vardır.
Kaldı ki günümüzde yapılan teğanni. kızdan
kadından, yanaktan, boydan-bostan ve nefsi şehevi arzularla coşturan
ğına türüdür. Ensar'ın masumane şiirleriyle
kıyas edilemez" (İbnü'l-Cevşi, a.g.e., 265)
Mezhep imamlarının ve fıkıh
alimlerinin bu konudaki görüşleri:
İmam-ı A'zam Ebu Hanife'ye göre eğlenmek
için çalınan tüm çalgılar haramdır. (el-Merginani,
el-Hidaye, IV, 80)
el-Hidaye sahibi, Hanefi mezhebinin görüşlerini
şöyle açıklar:
Düğün yemeğine davet edilen kimse düğüne
gittiği zaman orada oyun ve çalgının bulunduğunu görse
oturup yemeğini yemesinde bir sakınca yoktur. Ebu Hanife der ki:
"Bir kere böyle bir şeye mübtela olmuştum, fakat
sabrettim." Yani davet mahalli olan düğün yerinden ayrılmadım.
Oyun ve çalgı bulunan yeri terketmemekten ibaret olan bu hüküm,
davete icabet etmenin sünnet oluşundandır. Hadiste:
"Davete icabet etmeyen Ebu'l-Kasım'a asi olmuştur. "
buyurulmuştur. O halde düğünde çalgı ve oyun gibi
bidatler vardır diye sünnet olan davete icabet terkedilemez. Bu, başkaları
için örnek olma durumunda olmayan kimseler hakkında söz konusudur.
Başkalarına örnek olanlar bu gibi şeyleri önleme gücüne
sahip değillerse orada oturmaz çekip giderler. Çünkü
gitmemelerinde dine kötülük etme ve müslümanlara günah kapısını
açma gibi mahzurlar vardır. İmam-ı A'zam'ın bahis
konusu hareketinin, örnek olma durumuna gelmeden önceki dönemine ait
olduğu nakledilir.
Çalgı ve oyun, düğün yapılan evin
yemek yenen kısmında ise, örnek olmayan insanların bile
orada oturmaları caiz değildir. Çünkü Kur'an'da:
"Sana Kur'an nazil olduktan sonra zalim insan
gruplarıyla oturma." (el-En'am, 6/68) buyrulur.
Bu hüküm, çalgı ve oyunun olup
olmadığını bilmeden düğüne gidenler için söz
konusudur. Gitmeden evvel bunu bilenler düğüne gidemezler.
(el-Merginani, a.g.e., IV, 80)
İmam Malik'in meazif (genellikle telli çalgılar)
ve ud gibi çalgı aletlerini mübah gördüğünü Keffal ve
Reyyani naklederler. (Şevkani, a.g.e., VIII, 105)
Medine uleması, çalgı aleti ile bile olsa, musikinin
caiz olduğunu söylemişler, Şafiilerle Zahiriler de bu
hususta onlara uymuşlardır. (Şevkani, a.g.e., aynı
yer)
İbnü'l Cevzi, İmam Malik'in:
"Medinelilere hangi musiki türü hakkında ruhsat
veriyorsun?" diye sorulduğunda "Hiçbir türüne müsaade
etmiyorum bunu içimizden fasık olanlar yapıyor" diye
cevap verdiğini nakleder. (ibnü'l-Cevzi, a.g.e., 256)
Hanbeliler; ud, davul ve saz gibi çalgı
aletlerini caiz görmezler; bu tür aletlerin çalındığı
düğüne gitmenin doğru olmadığına
inanırlar. Fakat mücerred musikiyi, yani güzel sesle terennümü
mübah görürler. (el-Fıkhu ala mezahibi'l-erbaa, II, 44)
İbn Hazm, musiki'ye dair bağımsız
bir eser yazmış ve musikiyi yasaklayan tüm hadisleri tenkid
ederek bunlardan hiçbirinin sahih olmadığını ileri sürmüştür.
Bu mezhebe göre musikinin her çeşidi helaldir. (Süleyman Uludağ,
İslam Açısından Musiki ve Sema, İstanbul 1976,
187)
İmam Gazali, semaın (müzik dinleme)
mübah olduğunu zikreder ve sesleri; canlılardan çıkan
seslerle, cansızlardan çıkan sesler diye iki kısma
ayırır; bunları dinlemenin caiz olduğunu söyler.
Ancak içki ile çalınması mutad olan çalgıların
haram olduğunu ifade eder. (Gazali, İhya, Kahire 1967, I,
343-348).
Halid ERBOĞA
2-)
Herhangi bir müzik aleti ile ritimli ses çıkarma.
Kur'an-ı Kerim'de çalgı çalmayla ilgili ne lehte ne de aleyhte açık bir hüküm yoktur. Ancak müctehidler bu mevzuda, Kur'an'ın bazı ayetleriyle peygamber (s.a.s.)'den rivayet edilen bir takım hadislere dayanarak ictihadda bulunmuşlar; neticede farklı farklı hükümler çıkarmışlardır. Ne var ki müctehidlerin vardıkları sonuçları bize ulaştıran ve halen elde mevcut kaynaklarda yer alan rivayetler arasında da çelişkiler vardır. Mesela, bir rivayette çalgı çalmanın haram olduğunu ifade eden bir müctehidin diğer bir rivayette bunun aksini savunduğunu görebiliyoruz.
Müziğin ve çalgı çalmanın haram olduğunu söyleyenlerle, buna itiraz ederek aksini savunanların ileri sürdükleri deliller incelenecek olursa, her iki tarafın da sundukları delillerin kendi iddialarını ispatlayacak açıklıkta olmadığı görülecektir. Mesela:
"Insanlar arasında bilgisizce Allah yolundan sapıtmak ve sonra da onunla alay etmek için boş sözleri satın alanlar vardır. Işte alçaltıcı azap onlar içindir." (Lokman, 31/6) ayeti; çengiler, şarkıcılar ve şarkı-türkü söyleme hakkında nazıl olmuştur, (el-Vahidi, "Esbabü'n-Nüzul ", Mısır 1968, 197-198; Ibnü'l-Cevzi, "Telbisü Iblis", 257) diyen müzik aleyhtarlarına karşılık, aksini savunanlar, bu ayetin, Kureyşliler'i, Kur'an'ı dinlemekten alıkoymak için Iran'dan satın aldığı masalları onlara anlatan Nadr b. Harise hakkında nazıl olduğunu iddia etmektedirler (el-Vahidi, a.g.e., 197). Gerçekten de söz konusu ayet Mekki olup, henüz şarap içmenin ve domuz eti yemenin dahi yasaklanmamış olduğu bir dönemde indiği düşünülürse bunun çalgı aletlerini yahut musıkıyi yasaklamak için geldiği söylenemez.
Musiki aleyhinde delil olarak gösterilen ayetlerin (en-Necm, 53/59, 60, 61; Isra, 17/64; el-Enfal, 8/35; Kasas, 28/55; ve Furkan, 25/72) de aynı şekilde konu ile doğrudan alakaları yoktur.
Musıkıyi ve çalgı aletlerinin çalınmasını caiz görenlerin delil olarak gösterdikleri (er-Rum, 30/15; ez-Zümer, 39/18, Fatır, 35/1; Lokman, 31/19 ve A'raf, 7/32) ayetleri de keza, iddialarını ispatlayabilecek özellikte değildir.
Bu konudaki hadislere gelince; her iki tarafın iddiaları doğrultusunda pek çok hadis vardır. Ancak bu hadislerin de bir kısmı ya hadis alimlerince tenkid edilmiş veya muhalif görüşte olanlar tarafından değişik şekillerde yorumlanmışlardır.
Nafi' şöyle anlatır: Bir gün Abdullah b. Ömer beni terkişine aldı. Yolda giderken bir çobanın çaldığı kaval sesini işitti. Bu sesi işitir işitmez parmaklarıyla kulaklarını tıkadı ve yoldan uzaklaştı. Bir müddet gittikten sonra bana "Kaval sesi hala geliyor mu?" diye sordu. "Hayır" demem üzerine parmaklarını kulaklarından ayırdı. "Bir kere de Rasulullah (s.a.s.) ile birlikte bulunuyordum. Böyle bir ses işitmişler ve aynen benim yaptığım gibi yapmışlardı." dedi. (Ebu Davud Edeb, 52).
Hadisi, Sünen'inde rivayet eden Ebu Davud, bunun münker (güvenilir bir raviye muhalif olarak rivayet edilen hadis) olduğunu söylemiştir. (Ebu Davud, aynı yer) Kaldı ki sahih kabul edilse bile kaval çalmanın veya onu dinlemenin haram oluşuna delil teşkil etmez. Öyle olsa, Rasulullah (s.a.s.) kulaklarını tıkama yerine çobanı ikaz eder, onu bu işten men ederdi. Ibn Ömer'e de dinleme izni vermezdi. (Bu konudaki diğer hadisler ve tenkidleri için bk: Ibnü'l-Cevzi, a.g.e. 261 dipnotlar; eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, VIII, 96-106; Süleyman Uludağ, "Islam Açısından Musiki ve Sema", Istanbul 1976)
Müziğin ve çalgı çalmanın caiz olduğu görüşünde olanlar delil olarak şunları ileri sürerler:
"Nikahı def çalarak ilan ediniz. " (Ibn Mace, Nikah, 20)
"Nikahı ilan ediniz, mescidlerde kıyınız ve nikahta def çalınız. " (Tirmizi, Nikah).
"Nebi (s.a.s.) gizli yapılan ve def çalınarak: "Size geldik, size geldik. Bizi selamlayın sizi selamlayalım." türküsü söylenmeyen nikahlardan hiç hoşlanmazlardı." (eş-Şevkani, "Neylü'l-Evtar", VI, 189).
Hz. Âişe'den: "Bir kere Rasulullah (s.a.s.) yanıma gelmişti. Yanımda, Buas günü ile ilgili şiirleri def çalarak terennüm eden iki cariye bulunuyordu. Rasulullah (s.a.s.) yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra Hz. Ebu Bekir içeri girdi. "Bu ne hal! Rasulullah'ın huzurunda şeytan mizmarı (şeytan düdüğü sesi) ne gezer?" diye beni azarladı. Bunun üzerine Rasulullah ona dönüp: "Bırak onları, her milletin bir bayramı var bu da bizim bayramımızdır. " buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca cariyelere işaret ettim dışarı çıktılar." (Buhari, Ideyn) Hadisleri Ibnü'l-Cevzi, "Telbisü Iblis" adlı eserinde genel olarak şu şekilde tenkid etmektedir:
"Hz. Âişe hadisinde, cariyeler teğanni etmemiştir. Belki Buas günü ile ilgili şiir terennüm etmişlerdir. Bunun şarkı söylemek ile arasında çok fark vardır. Kaldı ki günümüzde yapılan teğanni. kızdan kadından, yanaktan, boydan-bostan ve nefsi şehevi arzularla coşturan ğına türüdür. Ensar'ın masumane şiirleriyle kıyas edilemez" (Ibnü'l-Cevşi, a.g.e., 265)
Mezhep imamlarının ve fıkıh alimlerinin bu konudaki görüşleri:
Imam-ı A'zam Ebu Hanife'ye göre eğlenmek için çalınan tüm çalgılar haramdır. (el-Merginani, el-Hidaye, IV, 80)
el-Hidaye sahibi, Hanefi mezhebinin görüşlerini şöyle açıklar:
Düğün yemeğine davet edilen kimse düğüne gittiği zaman orada oyun ve çalgının bulunduğunu görse oturup yemeğini yemesinde bir sakınca yoktur. Ebu Hanife der ki: "Bir kere böyle bir şeye mübtela olmuştum, fakat sabrettim." Yani davet mahalli olan düğün yerinden ayrılmadım. Oyun ve çalgı bulunan yeri terketmemekten ibaret olan bu hüküm, davete icabet etmenin sünnet oluşundandır. Hadiste: "Davete icabet etmeyen Ebu'l-Kasım'a asi olmuştur. " buyurulmuştur. O halde düğünde çalgı ve oyun gibi bidatler vardır diye sünnet olan davete icabet terkedilemez. Bu, başkaları için örnek olma durumunda olmayan kimseler hakkında söz konusudur. Başkalarına örnek olanlar bu gibi şeyleri önleme gücüne sahip değillerse orada oturmaz çekip giderler. Çünkü gitmemelerinde dine kötülük etme ve müslümanlara günah kapısını açma gibi mahzurlar vardır. Imam-ı A'zam'ın bahis konusu hareketinin, örnek olma durumuna gelmeden önceki dönemine ait olduğu nakledilir.
Çalgı ve oyun, düğün yapılan evin yemek yenen kısmında ise, örnek olmayan insanların bile orada oturmaları caiz değildir. Çünkü Kur'an'da:
"Sana Kur'an nazıl olduktan sonra zalim insan gruplarıyla oturma." (el-En'am, 6/68) buyrulur.
Bu hüküm, çalgı ve oyunun olup olmadığını bilmeden düğüne gidenler için söz konusudur. Gitmeden evvel bunu bilenler düğüne gidemezler. (el-Merginani, a.g.e., IV, 80)
Imam Malik'in meazıf (genellikle telli çalgılar) ve ud gibi çalgı aletlerini mübah gördüğünü Keffal ve Reyyani naklederler. (Şevkani, a.g.e., VIII, 105)
Medine uleması, çalgı aleti ile bile olsa, musikinin caiz olduğunu söylemişler, Şafiilerle Zahiriler de bu hususta onlara uymuşlardır. (Şevkani, a.g.e., aynı yer)
Ibnü'l Cevzi, Imam Malik'in: "Medinelilere hangi musiki türü hakkında ruhsat veriyorsun?" diye sorulduğunda "Hiçbir türüne müsaade etmiyorum bunu içimizden fasık olanlar yapıyor" diye cevap verdiği nakleder. (ibnü'l-Cevzi, a.g.e., 256)
Hanbeliler; ud, davul ve saz gibi çalgı aletlerini caiz görmezler; bu tür aletlerin çalındığı düğüne gitmenin doğru olmadığına inanırlar. Fakat mücerred musıkıyi, yani güzel sesle terennümü mübah görürler. (el-Fıkhu ala mezahibi'l-erbaa, II, 44)
Ibn Hazm, musiki'ye dair bağımsız bir eser yazmış ve musikiyi yasaklayan tüm hadisleri tenkid ederek bunlardan hiçbirinin sahih olmadığını ileri sürmüştür. Bu mezhebe göre musikinin her çeşidi helaldir. (Süleyman Uludağ, Islam Açısından Musiki ve Sema, Istanbul 1976, 187)
Imam Gazali, semaın (müzik dinleme) mübah olduğunu zikreder ve sesleri; canlılardan çıkan seslerle, cansızlardan çıkan sesler diye iki kısma ayırır; bunları dinlemenin caiz olduğunu söyler. Ancak içki ile çalınması mutad olan çalgıların haram olduğunu ifade eder. (Gazali, Ihya, Kahire 1967, I, 343-348).
Bu bilgi faydalı oldu mu ?
Kelime Türü Nedir ?
Sizde içinde Çalgı Çalma kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !
